Nil’in kalbinden gemiyle geçtik
Nil Nehri kruvaziyer turlarının en güzel özelliğini hemen başta söyleyelim; bu turlarda Mısır’ın kültür ve tarihini çok detaylı tanıyor, seyir halindeyken kültür bombardımanını hissediyorsunuz.
Ülkede 400 kadar kruvaziyer şirketi var ancak sadece 5 tanesi Asvan-Kahire uzun turu yapıyor. Türkiye’den organize edilen turlarda 4 günlük Asvan-Luksor gemileri oluyor. Bense her yeri detaylı gezmek istiyordum. Direkt Mısır’daki şirketlerden biriyle 12 günlük bir tura katıldım. Uzun turların çok az sayıda yapılmasının bir nedeni de yeterli sayıda tecrübeli kaptan olmaması. Nil’in derinliği bazı yerlerde o kadar alçalıyor ki gemi neredeyse tabana teyet geçmek zorunda kalıyor. Annem nehir turlarını çok sevdiğinden bu tura onunla katıldım. 5 yıldızlı Mövenpick Nile Cruises MS Darakum’la Mövenpick Cruise’un davetlisi olarak Mısır’ı doyasıya gezdik. Güneyde Asvan’dan başladık, Edfu, Luksor, Kina, El-Minye ve Kahire’yi dolaştık. Sanırım Türkiye’den bu turu yapan az sayıda gezgin var.
Bölgedeki siyasi karışıklıklar nedeniyle gemide sürekli bir güvenlik polisi olduğunu, seyir boyunca bir polis botunun bizi takip ettiğini söylemeliyim. Mısır bu konuda hiç risk almıyor.
Nehir gemileri açık denizdekilere nazaran küçük olur, sağlı-sollu manzara vardır, insanın ruhunu okşar. Ancak Nil Nehri gemi turları sanki biraz daha özel çünkü ne de olsa binlerce yıllık bir medeniyetin içinden geçiyor. Tarihin babası Herodot boşuna dememiş “Nil Nehri, Tanrı Osiris’in armağanı, Mısır da Nil Nehri’nin armağanıdır” diye. Neticede Nil, antikçağdan beri verimli alüvyon birikintileri taşımış, taştığı yerlerde ekinleri ve hayvanları beslemiş, çevresinde de Mısır uygarlığı kurulmuş.
TANRI SOBEK’İN TERİ…
Bu öyle bir uygarlık ki hakkında birçok kitap yazılmış, filmler çekilmiş, yine de anlatılacak çok şey var. Ancak ben kısaca tanrılarından bahsetmek istiyorum çünkü Mısır uygarlığında hep tanrılar başrolde. Timsah kafalı tanrı Sobek tüm suların tanrısı kabul edilmiş. İnanışa göre Tanrı Sobek suları yaratırken terlemiş, bu terden de Nil Nehri olmuş. Tanrı Hapi de Nil Nehri’nin su seviyesini kontrol eden yıllık taşkınlarının tanrısı kabul edilmiş. Takvim bile Nil Nehri’ne göre ayarlanmış. Taşkın dönemine Akhet, toprağın alüvyonlarla verimli olduğu büyüme mevsimine Peret, kurak döneme Shemu denmiş. Nilometer ile taşkın miktarları belirlenmiş, halk buna göre vergilendirilmiş, Nilometer denen taşkın ölçen sistemler Nil Nehri kıyısındaki tapınakların hepsinde görülüyor. Nil Nehri çok taştığında alüvyonlar 8 kilometre kadar bir alana yayılmış, az taştığında 3 kilometreyle sınırlı kalmış. İşte halktan toplanan vergi miktarı da bu taşkın seviyesine göre çok veya az olmuş.
Onlarca kalıntı, tapınak, antik kent ve mezar gezeceksiniz, dolayısıyla hepsini anlatamam ama beni en çok etkileyen yerlerden bahsedebilirim. Tapınaklar içinde Abidos, mezarlar içinde Beni Hassan, Krallar Vadisi ve tabii ki Gize Piramitleri…
Mısır dünyanın en özel ülkelerinden biri ancak itiraf etmem gerekir gezmesi kolay değil. Öncelikle çok temiz değil; sokaklardaki keşmekeş, trafik insanı canından bezdiriyor. Her an kötü sürprizlerle karşılaşabiliyorsunuz. Mesela bizim iç hat uçağımız son dakika iptal oldu, uluslararası havacılık kuralları gereği iade almaya hakkımız olmasına rağmen paramızı hemen alamadık, fazlasıyla baş ağrısı çektik.
GÜVENLİK ÖNLEMLERİ ÇOK
Turistlerin güvenliği için çok çaba sarf ediyorlar ama istediğiniz saatte şehirlerarası yolculuk yapamıyorsunuz ve turist konvoylarına katılmak zorundasınız. Sokakta yürürken satıcılar üzerinize üzerinize geliyor. Ne hayırdan anlıyorlar ne de yanınızdan ayrılıyorlar. Biri gitse öbürü geliyor. En sonunda bir şey alacağınız varsa da almadan dönüyorsunuz. Bütün bunları düşündüğünüzde Mısır’ı nehirden keşfetmek gerçekten çok konforlu. Böylelikle ülkenin zorluklarına değil, güzelliklerine daha rahat konsantre olabiliyorsunuz. Gerçi sokak satıcıları her yerde ama onlara da yapacak bir şey yok…
Mısır yine de her şeye rağmen keşfedilmeyi hak eden bir ülke. Burası başka bir âlem, eşi benzeri yok… Tek kelimeyle olağanüstü…
NİL NEHRİ TURUNDAKİ DURAKLARIMIZ
Asvan: Zanaat ve halk sanatları dalında UNESCO Yaratıcı Şehirler Ağı’na dahil ve tarihi çok zengin. Philae Tapınak Kompleksi, Nübye Müzesi ziyaret ediliyor.
Kom Ombo: İki tanrıya adanmış görkemli bir tapınağı var. Aslında birbirine düşman olan timsah başlı tanrı Sobek ve şahin başlı tanrı Haroeris (Büyük Horus), Kom Ombo Tapınağı ile onurlandırılmış.
Edfu: Nil Nehri’nin batı kıyısında. Edfu Tapınağı Karnak’tan sonraki en büyük tapınak kompleksi.
Luksor: Antik Teb Harabeleri’nin üzerine kurulmuş, dünyanın en büyük açık hava müzesi. Luksor’da Dev Memnon Heykelleri, Hatşepsut Tapınağı, Krallar Vadisi, Karnak Tapınağı, Luksor Tapınağı ziyaret ediliyor. Öyle bir şehir ki bir ay sadece burayı gezseniz yine de bitiremezsiniz.
Kina: Bu kentte Dendarah Tapınak Kompleksi ziyaret ediliyor. Antik Mısır’ın aşk, doğurganlık, müzik ve dans tanrıçası Hathor’a adanan ana tapınak en güzel noktası.
Sohag: Bizi en çok etkileyen Abidos Tapınağı, Sohag’da. I. Seti ve oğlu II. Ramses tarafından yapılan Abidos Tapınağı, başta yeraltı tanrısı Osiris olmak üzere 7 tanrıya adanmış. m El-Minye: Akhenaton ve Nefer-
titi’nin şehri olarak anılıyor çünkü IV. Amenhotep (Akhenaton) MÖ 1330 yıllarında kurmuş, tektanrılı bir din olan Aton (Aten) dinini yaratmış. El-Minye’de Tel el-Amarna, Prens Tawdrous Manastırı, Kuzey Tel el-Amarna Mezarları, Akhenaten Mezarı, Kuzey Sarayı, Aten Tapınakları, Tuna el-Gebel, el-Ashmunein (antikçağda Hermopolis), Beni Hassan Mezarları ziyaret ediliyor.
Kahire: Ülkenin can damarı bu kent üniversiteler ve müzelerle dolu. UNESCO Dünya Mirası Listesi’nde. Şehir aynı zamanda zanaat ve halk sanatları dalında UNESCO Yaratıcı Şehirler Ağı’na dahil. Kahire Mısır Müzesi, Gize Piramitleri, Büyük Gize Sfenksi ve Kıpti Mahallesi geziliyor.